İnsan varlığının en temel ihtiyaçlarından biri ‘dinlenilmek’…
Her insanın en derin, en ilkel ve modern ihtiyacı dinlenilmek.
Duymak tüm gürültülerin ses dalgaları, bunu işiten herkes yapabilir.
Ama ‘Dinlemek’ duymaktan daha cesurca sorumluluk alma hali.
“Sesimi duyan var mı?” diyen birinin çığlığına ben de varım!! kendini ilişkilendirmesi…
İçimizde bir düşünce kıvılcımı yanar; duygu akar, arzu canlanır ve bunu sesine dökerek paylaşmak ister. Konuşurken sadece karşımızdakine değil, kendi kulağımıza da içimizdeki gerçeği duyururuz. Bazen kelimeler titreyerek düşer dudaklardan; bazen cümleler ağır ağır yürür, duyulmak değil dinlenilmek ister.
Ama her sözün aradığı bir şey vardır. Yankı “dinlenmek” ister.
Dağların bizden çıkan sese cevap vermesi gibi…
Sesimizin bir karşılık bulması, “buradasın, varsın” diyen o görünmez el gibi.
Dinlenilmek, anlaşılmak, insan kendi varlığının karşı da bir değer bulduğunu hissetmesi bu gerçek biyolojik ihtiyaçlarımızdan biri.
______________
YA O YANKI GELMEZSE?
Karşındaki insan oradadır ama yok gibidir ya da dinlemiyordur.
Ve tam o anda içimizde ince ama keskin bir çatlak oluşur:
“Beni dinlemiyorlar.”
Bu çatlak, varoluşumuzun fay hattındaki bir kırılma gibi hissettirir.
Zamanla artçıları gelir; her benzer deneyim çatlağı büyütür.
Bir süre sonra duyulma çabası, çözüm olmaktan çıkıp bir korku duygusu ile buluşur.
Aynı çatlak (yalnız kalma korkusu ) daha da büyür.
Çünkü insan için dinlemek sadece konuşmak değil, “Aslında ben buradayım” demenin bir yolu. İlişkilendirme, ilişme, dokunma, uzlaşma, biz deme yolu.
______________
Günümüzde dinlenmek pozitif olan yerine uygulamanın manipülatif tarafı olan “ghosting” yok sayma alanı deneyimleniyor.
Ama çoğu kişi bunu bilinçli veya değil bir manipülasyon uyguluyor, kendi karmaşasının içinde fark etmeden yapıyor da olabilir, deneyimlerine bağlı sınırlı bir manipülasyon da olabilir.

Kendince bir düzen kurarken karşısındakini görünmezliğin en acı haline kırılan fay hatların boşluğuna itiyor. Oysa bilinmez ki; ses her zaman dağdan geri döner. Günümüzde buna Karma diyor.
______________
Davranış bilimleri buna psişik kavramlar teorisinde şöyle diyor..
1. Jung’un “Psişik Kaplar” Kavramı
Her insanın bir duygusal kabı vardır. Bu kap bilinçdışı deneyimlerle şekillenir.
* Duygusal kabı geniş olanlar:
• ‘Seninle’ biz bilincinde, dinleyici, empati yapan, aynalar, sözünü kesmez, yargısız ve şefkatle yaklaşarak iletişim içinde birliktelik geliştirir. İçinde biz vardır.
Böyle biriyle konuşurken “Anlaşıldım.” Ve yalnız değilim duygusu bedenine sessizce yerleşir. Güven…
* Duygusal kabı küçük olanlar:
• Seni duyar ama ben kabı ile oradadır.
• Söylediklerinin ancak kendi ihtiyaç ve fayda alanına giren kısmını işitir.
• Kabı ihtiyacı ile dolunca geri çekilir.
• Genellikle mağdur alandan işler. Susarak, konuyu değiştirerek, ilgisiz cevaplarla uzaklaşır.
Biz olmaktan yetileri gelişmemiş veya “ghosting…
Bu, senin görünmezliğin değil; onun sınırlı kapasitesi ile ilgili.
* Kabı dolu olanlar:
• Kendi iç gürültüsünden başka hiçbir sesi alamaz.
• Sözlerini anlamaya değil, savunmaya çalışır.
• Duyduğu ile değil, korunma refleksiyle hareket eder.
Kendinden kaçan biri, hazır olmadığı sesi duymak istemez. Duyamaz.
Ve unutmayalım:
“Sesimizi duyan yok, var
Asıl önemli olan, sesimiz ile nerede konumlandığımız.
Kendi iç sesini işiten biri, dış dünyanın sessizliğinden manipülasyonundan korkmaz.
Çünkü bilir ki en büyük yalnızlık, terk edilme, insanın kendini susturduğu dinlemediği kendi duygularından kaçtığı andır.
Birini dinlemek, alışkanlıkları değiştirmeyi, sorumluluk almayı, içsel cesareti kuşanmayı gerektirir.
Ve psikoterapist Carl Rogers’ın dediği gibi:
“İnsanın en temel ihtiyacı koşulsuz anlaşılmaktır.”
Sesini duyurmak için önce kendinle başlayabilirsin.
Kendi varlığında dinlediğin ses gürültü değil, kendine olan özgüvenin olabilir.

Hatice İşbilir
@hisbilir72