Alanya’nın tarihteki sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel ve coğrafi yapısına yolculuğa çıkıyoruz.
BİLAD-I RUM’A YOLCULUK

“Lazkiye’de Martalomin adında bir Cenevizlinin gemisine binerek Bilad-ı Rum diye anılan ve eskiden Rumların memleketi olduğu için onlara nispet edilen Türk ülkesine doğru yola çıktık. Uygun esen rüzgarın eşliğinde yaptığımız on günlük bir yolculuktan sonra Bilad-ı Rum’un ilk şehri olan Alanya’ya ulaştık. Yolculuğumuz sona erdiğinde gemi sahibi lütfedip bizden herhangi bir ücret almadı.

Şunu özellikle belirtmeliyim ki; Bilad-ı Rum denilen bu ülke dünyanın en güzel memleketidir. Cenab-ı hak dünyanın öteki ülkelerine ayrı ayrı ihsan ettiği güzellikleri burada topyekün bir araya getirmiştir. Ahalisi güzel yüzlü ve temiz giyinişlidir. Yemekleri ise çok nefistir. Burada yaşayanlar Allah’ın en şefkatli kulları olup onlar için “Bolluk ve bereket Şam’da, şefkat ise Bilad-ı Rum’dadır” denilmiştir. Bu ülkede bir zaviye ya da eve indiğinizde komşularımız kadın olsun erkek olsun, derhal durumumuzu soruştururlardı. Burada kadınlar erkeklerden kaçmazlar. Ayrılacağımız sırada sanki akrabaymışız gibi bizimle vedalaşırlar ve bu ayrılıktan duydukları üzüntüyü gözyaşları ile ifade ederlerdi.

Bu memleketin adetine göre ekmek haftada bir defa pişirilir ve bu pişirilen ekmek de bir hafta yeterdi. Ekmek pişirildiği gün bulunduğumuz beldenin erkekleri bize sıcak ekmekle birlikte nefis yiyecekler getirirler ve “Bunu size kadınlar gönderdi, sizden dua istiyorlar” derlerdi.

Bilad-ı Rum halkının hepsi İmam Ebu Hanefi mezhebinden olup ehli sünnettir. Aralarında kaderi, rafizi, mutezili, harici ve ehli bidat bulunmayıp Cenab-I Hak bu faziletleriyle onları üstün kılmıştır. Ancak aralarında bazıları haşhaş çiğnemekte bir sakınca görmezler.

ALANYA SULTANI YUSUF BEĞ
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Alanya deniz kıyısında büyük bir şehirdir. Ahalisi Türkmen’dir. Mısır, İskenderiye ve Şam tüccarları alış-veriş yapmak üzere buraya gelirler. Burada bol miktarda kereste imal edilmekte olup, İskenderiye, Dimyat ve diğer mısır şehirlerine ihraç olunur. Beldenin üst tarafında sağlam ve dehşet verici bir kale vardır ki büyük sultan Alaaddin-i Rumi’nin eseridir.

Alanya’da şehrin kadısı Celaleddin-i Erzincan-i ile görüştüm. Cuma günü benimle birlikte kaleye çıktı. Orada namaz kıldık. Bana ikramda bulundu ve bir ziyafet verdi. Bu şehirdeyken babası vaktiyle Sudan şehirlerinden Mali’de vefat etmiş olan Ruceyhani’nin oğlu Şemsettin’in verdiği bir yemekte de bulundum. Cumartesi günü Celaleddin ile birlikte atlara binerek Alanya Sultanı Yusuf Beğ’i ziyarete gittik. Beğ Türkçe’de Melik yani hükümdar demektir. Yusuf Beğ’in konağı şehirden on mil uzakta bulunmaktaydı. Onu sahile yakın bir tepenin üzerinde yalnız başına otururken bulduk. Vezirleri ve komutanları daha aşağıda, askerleri ise sağ ve sol taraflarda yer almışlardı. Beğ’in saçları siyaha boyanmıştı. Kendisini selamladım. Bana nereden ve ne zaman geldiğimi sordu. Sorularını birer birer cevaplandırdım. Sonra izin alarak yanından ayrıldım. Bana kısa süre sonra bir miktar yol harçlığı gönderdi. Buradan Antalya’ya doğru yola çıktım.” –IBN-I BATUTA

Ibn-ı Batuta, Fas’ın Tanca şehrindendir. Mekke, Medine, Kudüs, Mısır, Suriye seyahatinden sonra 1332 yılında Alanya’ya gelmiştir. Lazkiye Suriye’de bir liman şehridir. O tarihlerde Anadolu için “diyar-ı rum, iklim-i rum” denilmekteydi. Daha sonraları Anadolu ve Türkiye tabirleri kullanıldı. Bilad belde demektir. Bilad-ı Rum’dan kasıt Anadolu’dur. Alanya günümüzde bir dünya şehridir. Ekonomisi ile sosyal ve kültürel yapısı ile, eğitim ve öğretimi ile önemlidir. Tarihteki özelliklerini koruyarak ve geliştirerek büyük Türkiye’nin büyük şehri olmasını dileriz.
YAŞAR BALIK- EMEKLİ TARİH ÖĞRETMENİ