Tarihimizin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Mevlana’yı tanıtmaya çalışacağız. Mevlâna 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde bulunan Belh şehrinde doğmuştur. Gerçek adı Celaleddin’dir. Babası devrin en büyük alimi olan Bahaeddin Veled’dir. Unvanı Sultan’ül Ulema’dır. Annesi Mümine Hatun’dur. Mevlana’nın babası bölgede çok sevilen ve sayılan bir kişidir. Dönemin sultanı olan Alaaddin Muhammed (Harzemşah Sultanı) Mevlana’nın babasını kıskanmaktadır. Sultan-ül Ulema Belh şehrinden ayrılmaya karar veriyor. Bir cuma günü camide vaaz kürsüsünden şöyle diyor; “Ey fena mülkün sultanı, sen dünya sultanı isen ben de din sultanıyım. Sana Sultan’ül Umera derlerse bana da Sultan’ul Ulema derler. Senin ve benim sultanlığım nihayet bir nefesle sona erecektir. Fakat senin ne tacın, tahtın, saltanatın kalmayacak. Ama bizim ölmez eserlerimiz Sabah’ı Haşre kadar ilim ve dine hizmet edecek, evlat ve torunlarımız kalacaktır” der ve cemaat ile vedalaşır. Halk Sultan’ul Ulema’nın gitmesini istemez. Sultan, “Bu kaderin tecellisidir” diyerek yola çıkar. Hicretinin diğer sebebi Moğol işgalinin oralara kadar gelmesi ihtimalidir diyenler de olmuştur.
1212 yılında Hicret başlamıştır. Mevlâna 5 yaşındadır. Önce Nişabur’a giderler, orada Feridüddin Attar ile karşılaşırlar, sonra Bağdat’a giderler. Orada imam Suhreverdi ile karşılaşırlar. Bağdat’ta Mustansiriyye Medresesi’nde konaklarlar. Oradan Mekke ve Medine’ye giderler. Hac görevini yaparlar. Oradan Şam’a giderler. Şam’da Muhiddini Arabi ile karşılaşırlar. Muhiddini Arabi şöyle der: “Ne acayip hal, ay güneşi peşine takmış gidiyor”. Sultan’ul Ulema aya, Mevlâna güneşe benzetilmiştir. Şam’dan Anadolu’ya hareket etmişlerdir. Yıl 1220, o sırada Moğollar Harzemşah ülkesini işgal etmişlerdir, Harzemşah Sultanı Alaaddin Muhammed perişan olmuştur. Sultan’ul Ulema 1221 yılında o zamanki adı Larende olan (Karaman) şehrine gelip yerleşmiştir. Mevlâna 14 yaşındadır. Burada 7 yıl kalmıştır. Mevlana burada 1225 yılında hoca Şerafettin’in kızı Gevher Hatun ile evleniyor. Mevlana’nın çocukları Alaaddin Çelebi ve Sultan Veled burada doğmuştur.
1228 yılında Selçuklu Sultanı, Sultan’ul Ulema’yı Konya’ya davet etmiştir. Sultan’ul Ulema, Alaaddin Keykubat’a kötü alışkanlıkları terk edersen gelirim diyor. Sultan, bu büyük alimin Konya’ya gelmesi için her fedakarlığı yapmıştır. Sultan’ul Ulema Konya’ya gelerek Altunapa Medresesi’ne yerleşiyor. Bu medrese sonradan Buğa Medresesi adını almıştır. Günümüzde İplikçi Camii olarak bilinir. Sultan’ul Ulema’nın vaazları, medresedeki dersleri Sultanı ve Konyalıları çok etkiliyor. Mevlana’nın babası, Alaaddin Keykubat ile gezerken bugünkü türbenin olduğu yeri göstererek; “Buradan nesillerimizin kokusu geliyor” demiştir. Sultan burayı Mevlana’nın babasına hediye etmiştir. 1231 yılında Sultan’ul Ulema ölünce buraya defnediliyor.
Babası ölünce Mevlâna aynı medresede babasının yerine müderrislik yapmaya devam etmiştir. O sırada 24 yaşındadır. Bir taraftan da ilim yolculuğuna devam ediyor. Mevlana’nın ilk hocası babasıdır. İkinci hocası Seyyid Burhaneddin’dir. Mevlâna Seyyid Burhaneddin’den sonra Halep ve Şam’a gider. Burada devrin büyük alimlerinden ders almıştır. Halep’te Haleviye Medresesi’ne yerleşmiş ve burada Şeyh Kemalettin’den ders almıştır. 1244 yılında Konya’ya dönmüştür. Medresede ders vermeye devam etmiştir. Bütün halk Mevlana’nın konuşmalarını severek dinlemiştir. Fakat Mevlâna içinde bir boşluk hissetmekteydi. O sırada Şems-i Tebrizi Konya’ya gelmiştir. Asıl adı Mehmet Şemsettin’dir. İsmi, “Tebriz’in güneşi” demektir. Mevlâna Şems ile karşılaşınca büyük bir huzur ve mutluluk duymuştur. Şems ile Mevlana’nın karşılaşmasını “iki denizin birleşmesi”, “doğu ile batının birleşmesi” olarak değerlendirmişlerdir. Mevlâna, bir buçuk yıl Şems ile beraber olmuştur. Zikir, tefekkür, sohbet, Kur’an, hadis, namaz ile meşgul olmuşlardır. Mevlana’nın gönlü manevi sırlarla dolmuştur. DEVAMI HAFTAYA YAYINLANACAKTIR.